İneklerin et, süt ve döl verimi yükseliş gösterirken hastalıklara karşı direnç seviyelerinde düşüş yaşanır ve sıklıkla hastalık geçirirler. Hastalıklara karşı direnç seviyesini yükseltmek için takviye yapılan vitamin ve mineral maddeler genel olarak yeterli olmaz. Çok fazla tükettirilen keşif yem sindirim sisteminde sorun meydana getirir. Tüm bu durumların dengelerini sağlayabilmek için hayvanın verim düzeyine göre yem vermek, küflü ve bozuk besinlerden uzak durmak, hastalıklardan korunmak için aşılamayı zamanında yaptırmak gerekmektedir. Ayrıca hastalıkların tedavisinin yapılmasında erken davranılması da oldukça önemlidir. Büyükbaş hayvanlarda meydana gelen bazı hastalıklar şu şekilde sıralanabilir:
Mastitis
Meme dokusunda iltihaplanma meydana gelmesi mastitis olarak adlandırılır. Mastitis tüm meme loblarında meydana gelebileceği gibi bir ya da iki meme lobunda da meydana gelebilir. Mastitis süt formunda farklılaşmaya ve süt veriminde düşüşe yol açar. Eğer mastitis tedavisi yapılmaz ise memelerde körelme olabilir.
Hastalığın ortaya çıkmasında; olumsuz çevre koşulları, vurma ve çarpmalar, bakım ve beslemede yapılan yanlışlar, sağım yanlışları, değişik mikroplar ve memelerin formu gibi etkenler rol alır. Sıkışık ve kirli altlıklı ahırlarda mikroplar meme başı kanalından girerek mastitisin ortaya çıkmasına sebep olurlar. Yüksek oranda süt verimi ve memelerin sarkık olması mastitis oluşumunda etkin durumlardır. Ayriyeten, sağım esnasında memede süt kalması, sağım aletlerinde vakum ayarının ideal olmaması da mastitise neden olabilmektedir.
Mastitis hastalığı olan memede şişlik, kızarma, ısı ve ağrı mevcuttur. Mastitisli memeden alınan sütün rengi bulanık ve pıhtılı olur. Bu semptomlar ile hastalık çok basit bir şekilde belirlenebilir. Fakat bazı hallerde mastitis gizlice seyreder ve bu hayvanların sütleri etrafa dağıldıkça hastalık yayılır. Bu şekilde gizli olan mastitisin tespit edilebilmesi için 15 günde veya ayda bir defa CMT testi yapılmalıdır.
Mastitis olduğu tespit edilen hayvanlarda en kısa sürede tedavi uygulanmalıdır. Hayvana tedavi uygulandığı süre içerisinde alınan sütün kullanılmaması gerekmektedir. Bu hastalığın tedavisinde başarı elde edilmesi erken tespit edilmesi ve uygun tedavinin yapılmasına bağlıdır. Bu sebepten dolayı hastalık belirlenir belirlenemez tedaviye başlanmalıdır.
Mastitis hastalığına karşı korunmak için hijyen ve sağım kurallarına uyum sağlanmalı, hayvanların yaşam alanlarının temizliğine özen gösterilmelidir. Sağım işleminden önce ve sonra memelerin temizliği antiseptikli su ile düzgün bir şekilde yapılmalıdır. Alet ile sağım gerçekleştiriliyor ise sağım başlığı memeye iyi bir şekilde konumlandırılmalı, vakum ayarı ideal seviyede yapılmalıdır. Memede sütün bitmesinin hemen ardından başlık çıkarılmalı ve memede sütün tam bittiğinden emin olunmalıdır.
Hipokalsemi
Doğumu yeni gerçekleşmiş olan süt ineklerinde kanda bulunan fosfor ve kalsiyum oranının azalması neticesinde meydana gelen hayvanın yatıp kalkmamasıyla karakterize olan bir rahatsızlıktır. Genellikle süt verimi fazla, çok doğum gerçekleştirmiş ve yaşı büyük olan ineklerde doğumun hemen ardından rastlanmaktadır. Hastalık hamileliğin son 15 günü ile doğumun ardından 3 gün içinde ortaya çıkabilir.
Hastalığın ilk aşamasında baş ve ayaklarda titreme ve sallantılı yürüme mevcuttur. İnek ayakta durmaya çalışırken zorluk yaşar ve kolaylıkla yere düşer. Hastalığın ilerleyen aşamasında inek yerde göğüs üstü yatar. Baş kısmı boyun üstünde kıvrılmış, kalp atış hızında artış meydana gelmiş, kulaklar düşmüş ve ısısı azalmıştır. Bu süreçte ineğin idrar ve dışkı yapmasına rastlanmaz. Hastalığın tedavisi yapılmaz ise kısa zamanda ölüm ile sonuçlanabilir. Tedavisi doğru bir şekilde yapılan inekler ise 1-2 saat içinde ayaklanırlar.
Hastalığa karşı korunabilmek için hamile hayvanlar doğuma 60 ila 70 günlük bir zaman kala kuruya alınmalıdır. Kuru dönemde ise yeşil kaba yemler tükettirilmelidir. Sağmal ineklerde ister sağım zamanında ister kuru dönemde bulunsunlar devamlı süt yemi tükettirilmeli, besi yeminden uzak durulmalıdır. Hayvanların önünde kalsiyum içeriğine sahip olan yalama taşı ve tuz, yer almalıdır. Yemlerinin içerisine kemik unu ya da mermer tozu ilave edilmelidir. Daha evvel hastalığa yakalanmış veya hastalığa yakalanma olasılığı bulanan hayvanlara vitamin takviyesinde bulunulmalıdır. Doğumun ardından 2-3 günlük sürede memeler düzgün bir şekilde boşaltılmalı, tehlikeli ineklerde yalnızca buzağıya yeterli gelecek kadar süt alınmalıdır.
Ketosis
Yüksek süt verimine sahip hayvanlarda tek yönlü ve karbonhidrat bakımından fakir gıdalar ile beslenme sebebi ile karşı karşıya kalınan bir hastalıktır. Yaşın ileri olması, hareketsizlik ve çok fazla yağlanma hastalığın meydana gelmesinde mühim bir role sahiptir.
Hastalık doğumun gerçekleşmesinin birkaç hafta ardından ortaya çıkar, hayvan önce yem ayırır, nazlı ve ağır ağır yer, ardından hazımsızlık biçimlenir, suyu bile yavaş tüketir. Ayrıca yürüme esnasında sallanır, tökezler ve düştüğünde ayaklanamaz. Süt veriminde düşüş meydana gelir. İlerleyen zamanlarda inekte diş gıcırdatma, yem grubunda yer almayan nesneleri tüketme gibi sinirsel semptomlar meydana gelir.
Hastalığın tespit edilmesi kolaydır ancak tedavisinin yapılması uzun zaman alır. Tedavi uzman veteriner tarafından gerçekleştirilmeli, damar içi glikoz içeriğine sahip olan serumlar ve insülin hormonu takviyesi yapılmalıdır. Tedavinin yanında ineğe şekerli su, melas, şeker pancarı, patates, şeker ve pekmez tükettirilmesi oldukça faydalıdır. Tedavisi yapılmayan inekler uzun müddet yattıkları için zayıflar ve ölümleri ile sonuçlanır.
Hastalık hamilelik aşamasındaki yanlış beslenme sonucunda ortaya çıktığından hastalıktan korunmak amacı ile hamile inekler doğuma 60-70 gün kala kuruya alınmalıdır. Bu aşamada hayvanın dengeli beslenmesi sağlanmalıdır. İneğe yeterli seviyede yüksek kaliteye sahip kaba yemler tükettirilmelidir. Günlük kaba yem seviyesi en düşük %40 olmalıdır. Yavrulama aşamasında yemleme planında ani farklılıklar yapılmaması gerekir.
Timpani
İşkembede gaz meydana gelmesinin hızlanması ve meydana gelen gazların dışarı atılamaması neticesinde karında şişme oluşmasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Hastalığa bakla, yonca, pancar yaprağı ve bezelye gibi yeni biçilmiş ve soldurma işlemi yapılmadan tükettirilmiş yemler neden olmaktadır. Ayrıca bozuk, küflü ve donmuş besinlerin tüketimi de timpaniye neden olur. Ayriyeten patates, elma, ayva, armut, pancar, turp, lahana kökü gibi yumru bitkilerle paçavra ve naylon yumakları sebebiyle yemek borusunun tıkanması da timpaniyi ortaya çıkarmaktadır. Bu hastalığın ilk belirtisi karında çok fazla şişkinlik olmasıdır. Ardından sancılar başlar, nabız zayıflar ve nefes alıp vermede zorluk yaşanır. Tedavi uygulanmaz ise kalp durması neticesi ölümle sonuçlanır. Şişkinlik görülen ineğin gezmesi, ağzına gem vurularak gazın çıkarılmasına yardımcı olunmalıdır. Hayvanın ön ayakları yüksek bir alana yerleştirilmeli, böylelikle işkembenin akciğeri ve kalbi sıkıştırmasına engel olunmalıdır. Hayvana gazı ortadan kaldıran ilaçlar, bira mayası ve karbonhidrat takviyesi yapılabilir. Şişliğin çok fazla olması halinde gazın sonda ya da trokar ile boşaltılması zorunludur. Bu hastalıkta uzman hekimden yardım alınması gerekmektedir. Hastalıktan korunmak amacı ile yeşil bitkiler soldurma işlemi yapılmadan hayvana verilmemelidir. Ayrıca hayvanın bozuk, küflü ve farklı cisimleri tüketmesine engel olunmalıdır.
Antraks
Dalakta şişlik olmasıyla karakterize olan, mera döneminde daha sık meydana gelen salgın bir hastalıktır. Hastalık bulaşıcıdır ve hayvanların anı bir şekilde ölmesine neden olur. Hastalık koyun, sığır, manda, keçi, deve, at, domuz, köpek, fil, kedi ve kanatlı hayvanlarda meydana gelir ve insanlara da bulaşabilir.
Hastalık oluşan hayvanlar ölmeden 1-2 gün evvel önce, süt, dışkı ve idrarı ile etken maddeyi dışarı atarlar. İyileşen hayvanlarsa, bir müddet daha süt ve idrarı ile etkeni çevreye dağıtırlar. Hastalık solunum, sindirim ve deri aracılığı ile yayılmaktadır. Yem, su, ot gibi besinlere yayılan etken sindirim mekanizmasında yer alan yaralardan girerek hastalık meydana getirir. Hastalığa sebep olan etken çok hızlı bir şekilde sporlanır ve bu sporlanmış etkenler toprak içerisinde 6 yıl canlılığını devam ettirir. Bu sebep ile hastalığın bulaşmasına engel olmak için hasta hayvanların kesimi yapılmamalı, ölen hayvanlara otopsi uygulanmamalı ve cesetleri anında gömülmelidir.
Hastalık hızlı bir şekilde geliştiği için genel olarak tedavi yapılmaya fırsat olmadan ölümle sonuçlanır. Tedavide vitaminler ve antibiyotiklere yer verilir ve iyi netice elde edilir. Fakat hastalık insanlar ve hayvanlar için ölüm riski taşıdığından tedavi uygulanmamalı, hasta hayvan imha edilmelidir.