Buzağıların dışkısında kan görülmesi koksidioz hastalığından kaynaklı olabilmektedir. Ancak yalnızca koksidioz hastalığına odaklanmak çok doğru değildir. Çünkü birbirinden farklı hastalıkların da benzer belirtiler gösterebileceği unutulmamalıdır. Zira dışkıda kana rastlanmasına neden olan farklı türde hastalıklar da mevcuttur. Şayet yalnız bir ihtimal üzerine yoğunlaşırsak, mesela; koksidiyoz ihtimalini değerlendirirken zaman kaybedersek, buzağının ölmesine neden olabiliriz. Bilhassa kan akışı ile bir arada meydana gelen ishal, buzağının ani bir çöküşüne yol açar. Bu anı çöküşe karşı ise yavru direnç gösteremez.

Kanlı dışkıyla meydana gelebilecek öteki hastalıklara bakacak olursak;

• Hemorajik enterotoksemi,
• Rotavirus isballeri,
• Enterohemorajik
• E. Coli enfeksiyonları
• BDV tip 2,
• Nekrotik enteritis
• Salmonellosis yer almaktadır.

Klostridyum enfeksiyonları çoğunlukla ani bir ölüm ile neticelenir. Şayet semptomları fark edecek kadar vakit varsa kanlı enterotoksemi konu dahilinde bulunabilir.

İshale neden olan başlıca durum olan E.Coli’nin bir türü kanlı ishal ile ortaya çıkar. Bu E. Coli türü ise Enterohemorajik şeklinde isimlendirilir.

İlk yedi günlük zaman dilimi içinde rotaviruslar kanlı ishal görülmesine neden olabilir.

Salmonella karında şiddetli bir ağrı, çok sulu ishal ve dışkıda kan şeklinde meydana gelir.

BDV, viral enfeksiyonlardan biridir. Özellikle BDV Tip 2, kandaki trombosit diğer bir ifade ile pıhtılaşmayı sağlayan hücrelerin sayısının düşmesine yol açmaktadır. Bu durum, kanın normal şekilde pıhtılaşamamasına neden olurken, buzağılarda kanlı dışkı gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Kanlı dışkı konu dahilinde olduğu zaman genel semptomlara ilaveten öteki semptomlar da dikkate alınmalıdır. Yavrunun kaç günlük olduğu da bu noktada mühim olan bir husustur. Kilo kaybı, susuzluk zaten tamamında görülen semptomlardır. Gözlerin yuvalarına gömülmesi, derinin esnekliğini kaybetmesi susuzluk olduğuna işaret eden durumlardır. Bu genel semptomlara iştahta azalma ve durgunluk da ilave edilir. Ancak hastalıklara ait olan özel semptomlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Mesela, diş etinde, dudak ve dilde ülser bulunup bulunmadığının kontrolü yapılmalıdır. Alınan testler ile laboratuvar incelemeleri yapılmalı, ayırıcı tanı tekniği ile asıl hastalığın ne olduğu bulunmalıdır.

Korumanın temeline inildiğinde sürü yönetiminin ana ilkelerine dayalı olduğu görülmektedir. Koruma için;

• Islak olmayan ve hijyenik ağır koşulları,
• Aşısı bulunan hastalıklara karşı aşı uygulanması
• Anti serumu bulunan hastalıklarda doğum gerçekleşir gerçekleşmez hemen antiserum uygulanması,
• Göbeğin dezenfeksiyonunun yapılması ve yinelenmesi,
• Çok fazla hayvanın bulunduğu ahırlar oluşturmaktan kaçınmak başlıca koruma teknikleridir.

Her çeşit stres durumuna çözüm bulunacak biçimde hareket edilmesi gerekmektedir. Mesela, nemli ve soğuk mekanların stres etkeni olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Hastalığın ortaya çıkmasının ardından uygulanacak en mantıklı işlem anında hasta olanları diğerlerinden ayırmaktır.